Av. Serhat Tabanca,Çin’de başlayarak Dünya’ya yayılan ve Ülkemizde şu ana kadar 800 den fazla insanın hayatını kaybettiği koronavirüs (Kovid-19) ile ilgili önemli tespitlerde bulundu.
Ticaret hukuku, Şirketler Hukuku, Medeni Hukukun tüm alt dalları, Vergi ve İş hukuku davalarında uzman olan, Marmara vakfı yönetim kurulu üyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Personel Yönetim Baş Hukuk Müşaviri olan Av. Serhat Tabanca Koronavirüs sorununu kaleme aldı.
Koronavirüs’ün küreselleşen Dünya’nın ortak sorunu haline geldiğin vurgu yapan Avukat Serhat Tabanca ülkelerin aldıkları tedbirlerde zamanlama hatalarının olduğunun altını çizdi. Balkan ülkesi olan Karadağ’ın zamanında tedbir almasının önemine değinen Tabanca şu görüşlerine yer verdi. “ Teknoloji’nin, iletişimin ve ulaşımın gelişmesi ile 20. Yüz yılın sonlarında kültürler arası etkileşimin artması ile kendini gösteren küreselleşme, bu sefer de bir virüs ile Dünya sahnesinde öne çıktı. Belki birkaç yüz yıl öncesinde lokal olarak kendini gösterecek ve yayılması yıllar sürecek olan bir virüs, (Kovid-19) 21. Yüz yılda Dünya’nın ortak sorunu haline geldi. Bireysel bazda evde kalma prensibi ile yayılımın önüne geçilmeye çalışılan hastalığa karşı, birçok ülke Deniz, kara, hava sınırlarının kapatılması suretiyle uluslararası bazda temasın önüne geçmeye çalışılmaktadır. Ülkelerin günümüz itibarı ile aldıkları tedbirler genel olarak benzerlik gösterse de tedbirlerin alındığı tarihteki vaka sayısı, tedbirlere uyulmaması halinde uygulanacak yaptırım, ülkenin sağlık ve endüstriyel alandaki gelişmişliği, virüse karsı mücadelede ülkenin başarılı olmasında en önemli etkenlerdir. Örneğin aynı coğrafyada bulunmasına karşın balkan ülkelerindeki koronavirüs (Kovid-19) a bağlı ölüm sayısının onlarca olup ta, ülkede henüz rapor edilmiş bir Koronavirüs vakası olmadan sınırları kapatarak kamusal hayatta önemli önlemler alan Karadağ’da ise ölümlerin sadece 2 ile sınırlı kalması, virüse karşı ilk tedbirleri ancak virüs ciddi sayıda yayıldıktan sonra alan İtalya, İspanya ve İngiltere’de ise koronavirüs (Kovid-19) sebebi ile ölüm sayısının her gün yaklaşık bini bulan rakamlarda olması tesadüf değildir. Diğer yandan virüsün ilk rapor edildiği Ülkelerin kendi hava ,kara ve deniz sınırlarını kapatarak izole etmesi suretiyle önlemini almış olması halinde virüsün bu denli dünya çapında yayılmayacağı da aşikardır. Ancak hangi önlemlerin alınacağı ve bu tedbirlerin hayata geçirilmesindeki istikrar adı geçen Devletlerin inisiyatifinde olduğu, herhangi bir uluslararası baskının söz konusu olamayacağı ve tecrübesizlikleri de dikkate alındığında virüsün bu hızda Dünya’ya yayılmış olmasına şaşırmamak gerekir.
“Uluslararası sağlık örgütü sınıfta kalmıştır”
Bu salgın göstermiştir ki kendi egemenlikleri olan farklı ülkeler olsalar da tüm ülkeler Dünya sağlığını ilgilendiren bu gibi durumlarda birbirlerine karşı da sorumludur ve birlikte hareket etmelidir. Bu bağlamda gözler bu misyonla teşekkül eden uluslararası örgütlere çevrildiğinde ise başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere Uluslararası Örgütlerin sınıfta kaldığı görülmektedir. Uluslararası örgütlerin başarısızlığının doğal bir neticesi olarak önümüzdeki günlerde Devlet liderlerini bireysel olarak daha sık sahnede görmemiz muhtemeldir.
“Ortak Düşman ile savaş”
İlk kez ortak bir düşmana savaş açmış Dünya devletleri olarak virüs ile mücadelede ortak adımlar atılması adına gerekirse online konferans yöntemleri ile liderler ve uzmanlar istişare etmeli, salgınla mücadelede izlenecek uluslararası bir protokol düzenlenmelidir. Böylece ABD’nin maddi gücünü kullanarak Çin’den Fransa’ya giden maske siparişini satın alması, Fransa’nın toprakları üzerinden transit olarak İtalya ve Fransa’ya giden 4 milyon maskeye el koyması, Çekya’nın İtalya’ya giden koruma kıyafetlerine el koyması gibi hukuksuzlukların ve vandaliz’min de önüne geçilmesi için etik prensipler konulmalı ve mağduriyetlerin önüne geçilmelidir. Zira bu sadece devletlerin kendi ülke vatandaşlarının değil, tüm Dünya’nın ortak sorunudur ve birlikte mücadele edilmelidir.
“Nazım Hikmet vurgusu”
Farklı coğrafyalarda, farklı ten renginde farklı dilleri konuşan ancak ortak korku ve endişeleri olan insanlar olarak artık tüm Dünya’nın Nazım Hikmet’in geçen yüzyılda ifade ettiği gibi yaşamayı öğrenme zamanı gelmiştir. “Bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeşçesine”